Bir Elimden Fenike Tanrıçaları Tuttu Bir Elimden Endülüs Âlimleri, Ben İbiza Adası’nda Tatil Yaparken Katalonya’nın Bağımsızlık Güneşinin Altında – 3

Yayınlama: 10.12.2022
50
A+
A-

     Yolculuk rahat ve güzel geçti.

     Özellikle Fransa semâlarını terkedip Akdeniz semâlarına ulaştıktan sonra, İspanya‘ya ait ve kadim Katalonya toprakları olan Balear Adaları‘nın o muhteşem güzellikteki adaları Menorca ve Mallorca‘ya havadan kuşbakışı bakmak, vakit yavaş yavaş aydınlık da olduğu için, harikulade duyguydu. Güneş‘in doğuşu gibi doğduk adetâ, adaların üzerine.

     Geceyarısı saat 04:50’de Almanya‘nın Hessen eyaletinin Frankfurt (Alm. Frankfurt am Main) şehrinde bulunan Frankfurt Uluslararası Ren – Main Havaalanı (Alm. Frankfurt Internationaler Rhein – Main Flughafen)’ndan havalanan Condor şirketine ait uçağımız, sabah saat 07:10’da İspanya‘ya ait ve kadim Katalonya toprakları olan, Akdeniz üzerindeki Balear Adaları (Kat. Illes Balears; İsp. Islas Baleares) ili ve takımadalarının en batısındaki İbiza (Kat. Eivissa; İsp. IbizaAdası‘nın merkezi İbiza (Kat. Eivissa; İsp. Ibiza) şehrindeki İbiza Uluslararası Havaalanı (Kat. Aeroport Internacional d’Eivissa; İsp. Aeropuerto Internacional de Ibiza)’na iniş yaptı.

     Yolculuğumuz 2 saat 20 dakika sürdü. Almanya saati ile İspanya saati aynı; aralarında zaman farkı yok.

     Mutlu ve heyecanlı bir şekilde el çantalarımızı alıp uçaktan çıkıyoruz. Dışarıda uçağın önünde bizi bekleyen otobüse biniyoruz ve bu otobüs bizi terminalin önüne götürüyor. Otobüsten de iniyoruz ve pasaport kontrollerinden geçmek için terminalin içine giriyoruz.

     Oldukça mutlu, sevinçli ve heyecanlıyım.

     İberya, benim ayak bastığım 14. kıta bölgesi oldu.

     İspanya, benim ayak bastığım 35. ülke oldu.

     Katalonya, benim ayak bastığım 9. coğrafî ülke oldu.

     İbiza, benim ayak bastığım 37. ada oldu.

     Pasaport kontrolünden geçmem birkaç saat değil, hatta birkaç dakika da değil, birkaç saniye sürdü sadece. İspanyol gümrük polisi şöyle bir pasaportuma baktı, sonra Cenab-ı Allah’ın özene bezene yarattığı o güzel yüzüme baktı ve “Aquí tienes. Bienvenidos a nuestro pais. Le deseamos un buen momento” (Buyrun geçin. Ülkemize hoşgeldiniz. İyi vakit geçirmenizi dileriz) dedi.

     Medeniyet gibisi var mı?

     Düşünün: Bir ülkeden başka bir ülkeye gidiyorum. Bu ülkeler komşu bile değil; birbirlerinden oldukça uzak ve uçakla gittim. Fakat sadece birkaç saniye süren bir kimlik kontrolüne tabi tutuluyorum. Bundan daha güzel birşey olabilir mi?

     “Ümmet” mi dediniz, sevgili İslamcılar? İşte bunu “Kafir Avrupa” hayata geçirmiş durumda.

     “Enternasyonalizm” mi dediniz, sevgili Sosyalistler? İşte bunu “Kapitalist Avrupa” hayata geçirmiş durumda.

     Kusura bakmayın İslamcı kardeşlerim ve Sosyalist yoldaşlarım ama, sizin ideolojilerinizin hâkim olduğu topraklarda bırakın başka ülkelere gitmeyi, insan çay içmek için komşusunun evine gitmeye bile korkuyor.

     Avrupa’da ne zaman bir ülkeden başka ülkeye gitsem, Doğu toplumlarına mensup ama Batı’da yaşayan her insan gibi, benim de içime bir burukluk giriyor. Çünkü bu en temel seyahat özgürlüğünün bile olmadığı, yalnızca topraklar arasında değil, gönüllerin ve duyguların arasına da sınır duvarları örülmüş bir coğrafyadan geldiğim için, kendi coğrafyam adına hüzünleniyorum.

     Bizim coğrafyamızda, bırakın bir ülkeden başka ülkeye gitmeyi, aynı ülke içinde bir vilayetten başka vilayete bile bu kadar rahat gidemiyoruz.

     90’lı yıllarda Diyarbakır (Kürt. Diyarbekir)’da Dicle Üniversitesi öğrencisiyken, ayda bir memlekete, Elazığ (Kürt. Mezire) ilinin Karakoçan (Kürt. Dep) ilçesindeki ailemin yanına gidip gelirken, o minibüs yolculuğu bile başlıbaşına bir eziyetti bizim için, sık tekrarlanan yol kontrollerinden dolayı.

     Hatırlıyorum; 1993’te üniversitedeki bir grup arkadaşla, Diyarbakır’dan minibüsle yola çıkıp, bayram tatili vesilesiyle, Şanlıurfa (Kürt. Riha) ilinin Ceylanpınar (Kürt. Serê Kani) ilçesine gezmeye gitmiştik. Yol boyunca her 10 km’de bir, Mazıdağı (Kürt. Şemrex) – Derik (Kürt. Derika Çiyayê Mazî) arasında da her 2 km’de bir jandarmalar tarafından durdurulup kimlik kontrolüne tabi tutulmuştuk. Diğer il ve ilçelere yaptığım yolculuklarda da hakezâ.

     “Kimlik kontrolü ve arama” demişken, İbiza’da İspanyol polisinin yaptığı gibi “bak geç” değil; kimliğine bakıp sana dakikalarca mânâlı mânâlı bakmalar, özellikle kontrolsüz bir hareket yapasın diye provokatif bakışlar, çantalarını ve bavullarını didik didik aramalar…

     Ortadoğu‘daki diğer ülkelerde de durum bundan farklı değil.

     Neyse, kendimi ve kendimle beraber sizleri üzmeyeyim. Gezinin tadını çıkarmaya çalışayım…

     Herşeyi önceden Almanya’dan rezervasyon yaptığım için, adanın en güneyindeki bu havaalanında servis arabası bizi alacak ve adanın en kuzeyindeki Sant Antoni de Portmany (Kat. Sant Antoni de Portmany; İsp. San Antonio Abad) şehrinde bulunan otelimize götürecek.

     Havaalanı terminalinden dışarıya, açıkhavaya çıktığımda ilginç bir sürprizle karşılaştım: Bardaktan, hatta resmen sürahiden boşalırcasına yağmur yağıyordu.

     Nasıl yağıyor ama yağmur, nasıl yağıyor….

     Laa oğlım bu nee? Güyâ tatil için, Güneş için, sıcak hava için gelinen bir ada. Kimsenin gezmek için gitmediği, sadece çalışmak için gidilen Almanya’da bile hava daha güzeldi, ekmek muska hamburger Milch Schnitte çarpsın ki.

     Bizi havaalanından otele “Schauinsland Reisen” adlı Alman seyahat şirketine ait minibüs götürecek. Onu buluyorum ve İspanyol olan şoförüyle tanışıyorum.

     İlk gelen benmişim. Diğer yolcuların gelmesini de bekleyeceğiz. Öyle söylüyor bana.

     Sorun yok benim için, acelem yok zaten. Minibüsün ön koltuğunu kapmak için çantamı ön koltuğun üzerine koyuyorum ki, kimse bu koltuğu gelip kapmasın. Koltuğun dolu olduğunu görüp arka koltuklarda kendilerine yer seçsinler. (Çoook akıllıyım çoook. Böyle yaparsan, kimse yerini senden almaz ve sen yolculuğu en önde, şoförün yanındaki koltukta yaparsın. Ergenlik ve gençlik zamanlarımda memlekette sık sık minibüslerle seyahat ettiğim için, o dönemlerden kazandığım bir yetenek.)

     Henüz yeni başlayan sabahın bu taze – ve yağmur yağdığı için ekstradan taze – havasında derin bir nefes alıyor, Tarıq bin Ziyad gibi yakacak gemim olmadığı için de sigaramı yakıyor, Endülüs topraklarındaki ilk keyifli dakikalarımı yaşamaya başlıyorum.

     İlk kez geldiğim ülkede, etrafı gözlemliyor, insanlara bakıyorum. Sigara içtiğim köşede üç tane yerli adam var (belli ki minibüs veya taksi şoförleri), kendi aralarında neşeli bir şekilde sohbet ediyorlar. Konuşmalarını anlamıyorum ama konuştukları dil çok tatlı ve bir de o kadar keyifli bir sohbete tutulmuşlar ki, onlara bakınca ben de ister istemez olduğum yerde gülüyorum. Farkediyorlar onlara bakıp güldüğümü ve onlar da bana bakıp dostça gülümsüyorlar. Bir de gariban insanlara benziyorlar, köylüce bir halleri var. Tabiî turistik bir adanın sakinleri olarak yabancı dilin (Almanca veya İngilizce) olmayınca, yapabileceğin tek iş taksi şoförlüğü oluyor.

     Biraz sonra onlardan birine fotoğraf makinâmı veriyorum ve birkaç fotoğrafımı çekmesini rica ediyorum. Kırmıyor beni. Teşekkür ediyorum. Sonra etrafın birkaç fotoğrafını da ben çekiyorum.

     Yaklaşık 40 – 45 dakikalık bu bekleyişten sonra, bizim minibüsün şoförü çağırıyor. Yolcuların hepsi gelmiş ve minibüsümüz hareket edebilirmiş, bu yüzden minibüse gidip yerlerimize oturmamız gerekiyormuş.

     Öyle yapıyorum ben de.

     Minibüste, şoförü saymazsak, sadece 4 yolcuyuz. Arka koltuklarda üç kişi daha var; biri kız ikisi erkek. Ama hepsi Alman ve hepimiz Almanya’dan gelmişiz. Yanyana oturan bir kız ve erkek, beraber gelmişler. Eş veya sevgililer. En arkada tek başına oturan kişi de benim gibi yalnız gelmiş. Hepimiz aynı şehre gidiyoruz ama farklı otellere. Sant Antoni de Portmany’ye varınca şoför her birimizi sırayla otelinin kapısının önüne bırakacak.

     Adanın en güneyindeki İbiza şehrinde bulunan İbiza Uluslararası Havaalanı ile adanın en kuzeyindeki Sant Antoni de Portmany şehrinde bulunan AzuLine Hotel Mar Amantis arasındaki mesafe, sadece 17 km. Arabayla 20 dakika kadar sürüyor.

     İbiza Uluslararası Havaalanı önünden yolculuğumuz başlıyor…

     İspanya’ya ait ve kadim Katalonya toprakları olan, Akdeniz üzerindeki Balear Adaları ili ve takımadalarının en batısındaki İbiza Adası’nın merkezi İbiza (Eivissa) şehrindeki İbiza Uluslararası Havaalanı (Kat. Aeroport Internacional d’Eivissa; İsp. Aeropuerto Internacional de Ibiza), küçük bir havaalanı. Alt tarafı bizim Elazığ’daki Elazığ Otobüs Terminali kadar. Küçük bir adadaki havaalanı ne kadar büyük olabilirse, o kadar büyük işte.

     IATA kodu IBZ, ICAO kodu da LEIB olan İbiza Uluslararası Havaalanı, İbiza şehir merkezinin 7 km güneybatısında yer alıyor ve deniz seviyesinin 7 m üzerinde kurulmuş bir havalimanı. E – 20 otoyolu ile şehre bağlıdır. İbiza ve hemen yanındaki küçük Formentera adalarına gidiş – geliş hizmeti sunuyor. Palma de Mallorca ve Menorca ile birlikte, Balear Adaları’ndaki üç ticarî havalimanından biridir.

     Havaalanı ilk olarak İspanya İç Savaşı (1936 – 39) başında Aeródromo Es Codolar adıyla geçici bir askerî havaalanı olarak kurulmuş (Es Codolar, Aeródromo’nun inşâ edildiği arazinin adıdır) ve savaştan sonra İspanyol arama – kurtarma pilotları ve sahil güvenlik birimi tarafından “acil durum havaalanı” olarak kullanılmak üzere açık kalmıştır.

     13 Ağustos 1949’da havalimanı ilk kez sivil havacılığa açıldı ve adı Aeroport d’Eivissa (İbiza Havaalanı) olarak değiştirildi. Ancak mülkiyetin belirsiz olması nedeniyle tesisler ve uçuş operasyonları 1951 yılında yeniden kapatılmak zorunda kaldı.

     Kamulaştırma süreci ancak 1954’te tamamlandı ve daha fazla genişleme başladı. Ancak Balear Adaları’ndaki, özellikle komşu Mallorca’daki turizm pazarının hızla gelişmesine tepki olarak, havalimanının yeniden açılması için çalışmalar 1958 yılına kadar başlamadı.

     Havaalanı, İspanyol havayolu şirketi “Aviaco”nun 1 Nisan 1958 tarihinde tarifeli uçuşları başlatmasıyla yeniden açıldı. 1 Nisan’da İbiza – Palma de Mallorca ve İbiza – Barcelona ilk tarifeli seferleri gerçekleştirildi. Temmuz ayında da İspanyol havayolu şirketi “Iberia”İbiza – Valencia ve İbiza – Barcelona tarifeli seferlerini başlattı.

     1960 yazında yeni bir check-in salonu ve kontrol kulesi inşâ edildi.

     1961’de bitişik arazi kamulaştırıldı ve havalimanı genişletildi.

     1962 yılında pistin ilk uzatılmasına başlanmış, 1964 yılında ise pist aydınlatması ile ikinci etapta tamamlanmıştır.

     Uluslararası hava trafiği 15 Temmuz 1966’da açıldı ve Aeroport d’Eivissa Sant Josep (İbiza Sant Josep Havaalanı) adıyla tanıtıldı. Ancak bugün, İbiza Uluslararası Havaalanı (Kat. Aeroport Internacional d’Eivissa; İsp. Aeropuerto Internacional de Ibiza) ismi kullanılmaktadır.

     1990’ların sonlarında havaalanında yılda 3, 6 milyonun üzerinde yolcu oluşturan ve büyüyen hava turizmi pazarıyla başa çıkmak için tasarlanan pist, taksi yolu, apron ve terminal geliştirmeleriyle sonraki yıllarda kademeli olarak genişletildi.

     2011 yılında havalimanı, 2010 yılına kıyasla sırasıyla % 11, 9 ve % 8, 4 artışla geçici olarak 5, 6 milyondan fazla yolcu ve yaklaşık 61.000 uçak iniş kalkışını gerçekleştirdi.

     2021’de havalimanı 4 milyon 851 bin 941 yolcuyu ağırladı / uğurladı ve bu onu ülkedeki en yoğun 13. havalimanı yaptı. Ada, Avrupa’nın önemli bir tatil destinasyonu olduğundan, hem yıl boyunca yerel hizmetlere hem de Avrupa’daki şehirlere giden birkaç düzine sezonluk rotaya sahiptir.

     İbiza Uluslararası Havaalanı’na toplam 95 destinasyon ile 45 havayolu hizmet vermektedir. Almanca konuşan ülkelerdeki (Almanya, İsviçre, Avusturya) 17 farklı destinasyona hizmet verilmektedir.

     Havalimanı yolcu terminali yılda 9 milyon yolcu kapasitesine sahiptir. 17 kapı ve 4 yolcu biniş köprüsü ile donatılmıştır.

     İbiza Uluslararası Havaalanı’nın bir pisti var. 06 / 24 tanımlayıcısını taşır, 2800 m uzunluğunda ve 45 m genişliğinde olup asfalt bir yüzeye sahiptir.

     İbiza Uluslararası Havaalanı’nın tarihinde yaşadığı acı ve üzücü olaylar da vardır:

     1 Ekim 1961’de İspanyol havayolu şirketi “Aviaco”ya ait EC-AHK tescilli bir Bristol 170 Freighter Mk.31E tipi uçak, İbiza Uluslararası Havaalanı’na iniş sırasında kaza yaptı ve onarılamaz şekilde hasar gördü. Tüm yolcular hayatta kaldı.

     7 Ocak 1972’de İspanyol havayolu şirketi “Iberia”ya ait EC-ATV tescilli bir Sud Aviation Caravelle VI-R tipi uçağın pilotları güvenli irtifanın altına düştüler ve uçağı İbiza Adası’ndaki bir dağa uçurdular. Uçak korkunç bir şekilde dağa çarptı.

     104 yolcunun tamamı öldü.

     Sadece İbiza ve İspanya’yı değil, tüm dünyayı yasa boğan bu feci kazadan sadece iki ay sonra ben dünyaya geldim ve şimdi o İbiza Adası’ndayım.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 13

FOTOĞRAFLAR:

IATA kodu IBZ, ICAO kodu da LEIB olan İbiza Uluslararası Havaalanı, İbiza şehir merkezinin 7 km güneybatısında yer alıyor ve deniz seviyesinin 7 m üzerinde kurulmuş bir havalimanı. E – 20 otoyolu ile şehre bağlıdır. İbiza ve hemen yanındaki küçük Formentera adalarına gidiş – geliş hizmeti sunuyor. Palma de Mallorca ve Menorca ile birlikte, Balear Adaları’ndaki üç ticarî havalimanından biridir.

2021’de havalimanı 4 milyon 851 bin 941 yolcuyu ağırladı / uğurladı ve bu onu ülkedeki en yoğun 13. havalimanı yaptı. Ada, Avrupa’nın önemli bir tatil destinasyonu olduğundan, hem yıl boyunca yerel hizmetlere hem de Avrupa’daki şehirlere giden birkaç düzine sezonluk rotaya sahiptir.

İbiza Uluslararası Havaalanı’na toplam 95 destinasyon ile 45 havayolu hizmet vermektedir. Almanca konuşan ülkelerdeki (Almanya, İsviçre, Avusturya) 17 farklı destinasyona hizmet verilmektedir.

Havalimanı yolcu terminali yılda 9 milyon yolcu kapasitesine sahiptir. 17 kapı ve 4 yolcu biniş köprüsü ile donatılmıştır.

İbiza Uluslararası Havaalanı’nın bir pisti var. 06 / 24 tanımlayıcısını taşır, 2800 m uzunluğunda ve 45 m genişliğinde olup asfalt bir yüzeye sahiptir.

İbiza Uluslararası Havaalanı, 6 Ekim 2022

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.