Eski HDP’li Ayhan Bilgen: Silahlı Mücadeleyle Talep edilenler Arasında Uçurum Var

Yayınlama: 19.01.2022
256
A+
A-
Cüneyt Alphan, 28 Şubat sürecinin mağdurlarından biri olup, birçok kitap yazmıştır. Yazılarında adalet, insan hakları ve toplumsal konulara odaklanmaktadır.

Eski HDP’li Ayhan Bilgen:
Silahlı Mücadeleyle Talep edilenler Arasında Uçurum Var
Son günlerde Türk siyasetinde tartışılan önemli figürlerinden biri de HDP’den istifa
edip yeni parti kurma hazırlığına girişen HDP eski Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen’le
yaptığım röportajın ana başlıklarını sizlerle paylaşmak istedim.
İlk defa görüştüğüm Bilgen’den, HDP’den ayrılmasından ötürü aldığı tepki/tehditler
ve yaşadığı yoğunluktan ötürü de, ürkek bir güvercinin ruh halini de hissettim ama
yanılabilirim. Son derece sıcak ve içtenlikle beni karşılayan Bilgen’le mutfakta beraber çay
doldurduk. Kibar ve naif bir kişiliği vardı.
“Hocam, nelerle uğraşıyorsunuz?” sorusuna, uzmanlık alanımı soruyorsanız, bulaşık
yıkıyorum, yemek yapıyorum, eh arada bir gazetecilik, gelirse de özel İngilizce dersini
veriyorum. Fişlenmekten ötürü 28 Şubat Davası ile TRT World hakkında açtığım davayı da
bekliyorum deyince güldü.
Yalnız şunu da hatırlatayım; 1996 yılında Diyarbakır Can Tv programıma baskın
düzenleyip yargılanmama, fişlenmeme sebep olan Emniyetin, Başbakan Erbakan’ın
makamına verdiği bilgiye göre, dönemin HADEP İl Başkanı Abdullah Akın’ın aranmasından
ötürü baskın düzenlediği de iddia edilmişti. Ne kadar doğru bilemem…
Yeni bir siyasi platforum ve parti hazırlığı içinde olan Ayhan Bilgen’e sorduğum
sorularıma, Bilgen’in çok dikkatli, temkinli ve manevralı cevaplar verdiğini de söylemeliyim.
Bilgen; kimlik siyasetini yadırgamadığını, bir kimliğin inkâr edilip yok sayılmasından
sonra doğacak tepkileri/yansımaları anlayabildiğini ancak bunun sorunu çözemeyeceğini ifade
ederek; Türkiye’de statükoyu besleyen bir kimlik çatışmasının olduğunu, ihtiyaç duyulan
şeyin değişim olduğunu, kimlik siyasetinden ziyada ortak paydada hak temelli bir siyasetin
gerekli olduğunu söyledi.
Türkiye’de pek çok kimliğin çeşitli vesilelerle baskıya maruz kaldığını ancak Kürtlerin
daha çok baskıya maruz kaldığını, Kürtlerin örgütlü ve mücadele ettikleri için artık dünyada
bile Kürtlerin varlığının tanınıp kabul edildiğini ifade eden Bilgen; HDP’nin ne olduğuyla
ilgili şu tespiti yaptı.
“HDP, farklı kimliklerin bir araya gelerek birlikte yürüttükleri bir mücadeledir”
dedi.
Birleşik Bağımsız Kürdistan talebinden, Ekolojik Toplum Modeli, en son Demokratik
Cumhuriyet modelinin talep edildiği ve PKK’nın veya HDP’nin her modeli için de çok kan
döküldüğünü ve bedel verildiğini hatırlatmam üzerine de Bilgen şunları söyledi.
“Evet, pratikte sorunlar var. Örneğin 7 Haziranda herkesi HDP’lileştirmeye
çalışmasaydık belki bu sorunu ortadan kaldıracaktık. Bütün silahlı örgütlerin farklı
komplikasyonları vardır. Kesin hüküm verecek durumda değilim. Silahlı mücadeleyle talep
edilenler arasında bir uçurum olduğu kanısındayım. Eğer talebiniz bağımsız bir
devletse, bu dünyanın her yerinde tarihin her yerinde bu ancak silahlı mücadeleyle olur.
Ama bu coğrafya da bir karış toprak için akrabalar birbirlerini öldürürken, siz ülkenin
bir yerinde başka bir otorite, başka bir yapılanma isterseniz doğal olarak bu çatışmaya
sebebiyet verir.
Eğer demokratik siyasetin talebi demokratik cumhuriyet ise bunun silahla çekilmesi
engellenmelidir.
Irak, Suriye ve İran’daki ortamlar başka ortamlardır. Türkiye koşullarında bir netliğe
ihtiyaç var. Bu durumda demokratik siyasetin pozisyonlarını tartışmalıyız. Bunu da toplumla
inşa etmek durumundayız” dedi.
Bir tarafının Zaza diğer tarafının Türkmen olduğunu belirten eski HDP’li Bilgen’e; o
halde bütün bu savaşın sebebi Kürtçe’nin resmi dil olması mıdır? Sorum üzerine; dil hakkının
evrensel bir hak olduğunu; bunun çözümü için dünyanın her yerinde farklı çözüm ve farklı
formüllerin geliştirildiğini, bu talebin yerine getirilmesi için silahla şartlı olarak ele
alınmasının sorunlu olduğunu, silahın başka bir sorun, ana dil hakkının ise başka bir sorun
olduğunu kaydetti.
Bilgen’e; PKK’nın öldürdüğü siviller için HDP’nin neden karşı çıkıp kınamadığıyla
ilgili sorum üzerine de; eğer sizin amacınız devlet değilse, demokratik hakların silahla
çözülmeyeceğini, Türkiye siyaseti üzerinden silah gölgesinden çıkmak gerektiğini ancak
bunun nasıl olacağı konusunda anlaşmazlığın olduğunu ifade etti.
İşlenen sivil cinayetlerle ilgili HDP’nin neden karışmadığına gelince; HDP’nin bu
devletle örgüt arasındaki bir sorun olarak kabul ettiğini, buna HDP’nin gücü
yetmeyebileceğini, buna kimsenin diyebileceği bir şeyin olamayacağını ancak HDP’nin
sorumluluk anlamında topu taca atmaması gerektiğini, sorumluluğun kimseye atılamayacağını
ve sivillerin öldürülmesiyle ilgili net tavır alınması gerektiğini söyledi.
Demokratik siyasetin silaha yer bırakılmayacak şekilde sorumluluk alması gerektiğini
ancak buna kendisi de dahil HDP’nin yapamadığını belirten Bilgen; Kürtlerin hak arama
mücadelesinin zeminin demokratik siyaset zemini olması gerektiğinin altını çizdi.
Bilgen; şu uyarıcı ve ilginç tespiti de yaptı.
“Eğer siz gücünüzü silahla göstermeye kalkarsanız o zaman başkaları da daha
güçlü silahlarla size gücünü göstermeye çalışır. O zaman hiçbir şeyden şikâyet
etmeyeceksiniz. İla nihai olarak silahla mücadele olmaz, belli bir süre sonra silah araç
değil amaç haline gelir” dedi.
Kamuoyunun gerçekten HDP’nin demokratik haklar mı yoksa bağımsız bir Kürdistan
devlet mi istediği konusunda kesin bir kanaat sahibi olamadığını, gerçekten HDP ve PKK’nın
ne istediğiyle ilgilim sorum üzerine de Bilgen şu tarihsel hatırlatmayı yaptı:
“Yüz elli yıl önce Orta Asya’dan; Kafkasya’dan; Balkanlar’dan buraya gelenler,
bugün hala oralarla duygusal bağlarının olması anlaşılabilir bir şey, dolaysıyla,
Kürtlerin de, dolaysıyla kendi tarihlerinde aldıkları bir duygu dünyaları var. Bir de
gerçeklik var. Türklerle Kürtler arasında iç içe geçmişlik var. Evlilikler var. İnsan
olarak ortak payda da yeni bir ortamı inşa etmeliyiz.
HDP’nin içinde devlet isteyenler de vardır, bu anlaşılabilir ama HDP kurumsal
olarak kamuoyuna deklare ettiği programında yazılan siyaset, Türkiye içinde, sizin
sözünü ettiğiniz Milli Misak-i sınırları içinde birlikte haklar, demokrasi eksenli bir
siyasettir. Bu siyasetin çözüm olacağına inanıyorum ama gereğinin yapılmadığına
inanıyorum, algının esiri olduğuna inanıyorum.
HDP’nin kamuoyunu ikna edecek güçlü argümanları ortaya koyması gerekiyor. Ben
elimden geleni yaptım ama gücüm bu kadarına yetti” dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın Barış sürecini PKK’nın
bozduğunu, Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi olayını PKK’nın gerçekleştirdiğini, ancak
dünyada hiçbir örgüt hiç kimseyi uykuda öldürmediğini düşünen PKK’nın dünyaya rezil
olmamak için bu cinayeti inkâr ettiğini hatırlatmam üzerine Bilgen; barış sürecinin
bozulmasında herkesin payının olduğunu, tarafların birbirlerine güvenmediğini söyledi.
Bilgen’e, neden parti kurma ihtiyacını hissettiniz? Hatta kimi iddialar, HDP’nin
kapatma olasılığına karşı sizin önlem aldığınızı iddia edenler var. Kimi iddialar da sizin derin
devlet adamı olduğunuzdur. Ne düşünüyorsunuz? Diye sordum.
Ayhan Bilgen;” sağlıklı bilginin işlemediği toplumlarda bu yaygın hastalıklı bir soruna
dönüşür. Ben geçmişimi hiç saklamadım. Toplumsal mücadele, insan hakları alanında
mücadele ettim yıllarca. Evrensel Gazetesi ve Özgür Gündem Gazetesi’nde yazılar yazdım,
gazetecilik yaptım. Bir komplo teorisini kurmaya gerek yok. İnsan hakları alanına girdikten
sonra Kürt sorununu öğrendim.
Ne olduğumu ispatlama mükellefiyetinde değilim, yaptığım işlerin de arkasındayım.
Neye inandıysam öyle savundum-yazdım. Ayrıca parti kapatma davasında siyasi yasak
getirilmesi istenen kişilerden biri de benim.
Mutlaka parti kurma hevesinde kendimi hissetmedim ama siyaset tıkandı. Yozlaşma,
çürüme, güvensizlik, yeni bir tarza yeni bir dile ihtiyaç var, bu konuda netim. Adım adım
gitmekten yanayız. Doğru aktörlerle yol çıkar, ihtiyaç duyar, olursa olur. Başka partilerden de
teklifler de aldım ” dedi.
Ak Parti Hükümeti ve yaşanan krizlerle ilgili de, Bilgen;
“Genelde bu konuda Abdülhamit benzetmesini yapıyorum. Aydınlar vs. herkes
istibdat giderse sorun çözülür, çünkü bütün sorunlar ondan kaynaklıyor diye düşünüyorlardı.
Ama Abdülhamit gitti yerine İttihat-Terraki geldi. Sürgünler bitti, infazlar başladı. Bir şeyi
ortadan kaldırdığınızda yerine daha iyi bir şey konulmalı. Kişilere endeksli olmaz ülkenin
kaderi” dedi.
Bana geniş zaman ayıran ve hiçbir sorumu yanıtsız bırakmayan Sn. Ayhan Bilgen’e
teşekkür ederim…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.