Siyasi Lider Murat Karayalçın: “Çünkü hiç konuşmadık ki…”

Yayınlama: 12.01.2023
56
A+
A-
Araştırmacı Gazeteci

 

Gazetecilik hayatımda pek çok siyasi lider ve tarihsel nitelik taşıyan şahsiyetlerle röportaj yaptım. Haberlerini yaptım. Elbette ki hepsinin de kendi ölçeklerinde özgül ağırlığı olan simalardı. Kimi lider olumlu, kimi lider olumsuz yönde değişti, kimi de yerinde saydı.

Murat Karayalçın ise nezaketi, sıcaklığı, insana güven veren ses tonu, naif kişiliği, ciddiyeti ve devlet adamlığı kişiliği ise hiç değişmedi.

Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve SHP Genel Başkanlığı yapmış Karayalçın’la ilk yüz yüze tanışmamız SHP Genel Başkanlığı yaptığı dönemdeydi. Siyasetçiler günü-birlik, devlet adamları ise geleceği düşünür. O da hep geleceği düşündü/düşünüyor.

Onunla randevulaştık. Görüşmeye gittiğimde Murat Bey; daha çok sohbet etme eğilimindeydi, hem gazetecilik refleksi, hem de sanırım biraz da Kürt inadıyla, Sayın Başkanım; gelmişken bir de röportaj yapalım dedim. O naif ve kibar kişiliğiyle “peki” deyip kırmadı. Her bir gazeteci meslektaşım gibi röportaj sırasında makaleye manşet olabilecek cümlelere özellikle dikkat ederim.

Sohbetin sonlarına doğru Kürt meselesiyle ilgili; kırk yıldır neden bu sorun çözülmedi? Soruma verdiği cevap hem duygusal hem de çarpıcıydı.

“Cüneyt Bey’cim; hiç konuşmadık ki…”

Soğuk havada Cinnah caddesinden Kızılay’a doğru yürür ve rüzgâr yüzüme çarpa çarpa ilerlerken Murat Bey’in; “Çünkü hiç konuşmadık ki…” cümlesi beynimin içinde gidip-geldi. Gerçekten de konuşmayı becerebilseydik, sadece kırk yıl değil belki de yüz yıldır emperyalist devletlerin yarattığı teknolojik silahlarla çocuklarımız dağda birbirilerini boğazlamaz, avını arayan aslanlar gibi birbirlerini öldürmek için “kan avına” çıkmazlardı.

Eğer konuşmayı başarabilseydik, beş yüz milyar dolar ülkenin kaynakları dağlara, ovalara, tepelere savrulmaz, altmış bin can toprağa düşmez, milyonlarca insanımızın ocağına ateş, yüreğine kor düşmezdi.

Evet; gerçekten konuşmayı beceremedik, sosyal medya ağlarında dünyanın öbür ucundaki yabancılarla iletişim kurabiliyor, iş, aş ve aşk ilişkilerimizi sağlayabiliyorken yanı-başımızdaki kapı komşumuzla, bin yıldır beraber yaşadığımız kardeşlerimizle konuşmayı beceremedik, beceremiyoruz. Bu aslında sadece siyasetçilerin sorunu değil, siyasetçileri başımızda egemen kılan toplumunda sorunudur.

Umarım; millet olarak çok daha acı yaşamadan ve bedel ödemeden konuşmayı başarabiliriz.

HDP’nin adaylık çıkışı…

Murat Karayalçın; HDP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkarmasıyla ilgili sorum üzerine şu tespitler de bulundu:

“Bu tabi HDP’nin takdiri.  HDP Meclis seçimlerinde bir “Özgürlük İttifakıyla” giriyor. Bu hem HDP’nin ve hem de o partilerin takdiri.

HDP ortak bir Cumhurbaşkanı adayı için çabalamıştı, eğer o olamıyorsa, bir tutum belgesini açıklamıştı. Millet İttifakının adayını o tutum belgesine göre değerlendiririz demişti. Anlaşılan her iki değerlendirmesine yanıt alamayınca böyle bir karar verildi.

Bu ciddi olarak etkili olacaktır çünkü bu seçimlerde HDP’nin seçmeninin tavrı etkili olacak, bu gözüküyor, ayrıca seçimlerden sonra oluşacak Mecliste HDP’nin çıkaracağı milletvekillerinin tavrı da etkili olacak. HDP’nin bu kararının seçimlerin ikinci tura kalma olasılığının artıracağı açık. Umarım bu durum bu Altılı Masa Yönetimi tarafından dikkate alınır. HDP’nin ben hâlâ açık kapı bıraktığının kanısındayım.  Eğer Altılı Masa yöneticilerinin bu doğrultuda kararları olursa, HDP kapısını açık tutmaktadır. Umarım bu Altılı Masa yönetimi tarafından dikkate alınır” dedi.

“Altılı Masa HDP’yle Görüşüyor…”

Perde arkasında bir pazarlık var mı ve Altılı Masa HDP’yi neden dışlıyor?

Bu sorum üzerine Karayalçın çok dikkatli bir dil kullanarak şunları söyledi:

“Altılı masada ne konuşuldu bilmiyorum ama CHP için böyle bir tavır söz konusu değil. Bildiğim kadarıyla Altılı Masayı oluşturan partilerin bazıları da HDP’yle görüşüyorlar, en azından bayramlaşıyor. Onların da bir olumsuz tavırlarının olmaması gerektiğini düşünüyorum ama buna rağmen böyle bir karar da yürürlükte, niye böyle bir karar alındı, onu bilemem. Siyasette her şey olabilir. Bir görüşme var mı diye sordunuz, olabilir, siyasette taraflar kimi zaman açık görüşürler, kimi zaman kamuoyuna duyurmadan görüşme yaparlar. Öyle bir görüşme olabilir” dedi.

“HDP Ak Parti’yle Görüşüyor…”

Karayalçın; HDP’nin Ak Parti’yle görüştüğü iddiaların olduğunu, siyaseten bunun olağan olduğunu, siyasetin olağan akışı içinde bunların tümünün söz konusu olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben de Sn. Sancar’ın o açıklamasını dinledim. Zaten biraz önce de söyledim. HDP aday çıkaracağı demesine rağmen kapıyı açık tutmakta. Pratik olarak bu ne demek, ne anlama geliyor?  Bu hangi aşamaya kadar sürecektir? HDP kendi adayını çıkardıktan sonra da dönüp Millet İttifakının çıkardığı cumhurbaşkanı adayına destek verebilecek midir? Bir takım beklentileri karşılandıktan sonra mı? Bunu kestirmek güçtür Cüneyt Bey.  Onunla ilgili bir değerlendirme yapamam ama bir tahminde bulunmaksızın herkes herkesle görüşür. Kimi zaman açık, kimi zamanda kamuoyuna duyurmadan görüşür” dedi.

 

“HDP’ye hazine yardımının kesilmesi kararını doğru bulmuyorum…”

Karayalçın; HDP’ye açılan kapatma davası ve hazine yardımının kesilmesiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Anayasa Mahkemesinin bu kararını doğru bulmuyorum. Bu karar bir nihai kararın işareti olarak görülebilir, görülmektedir de, böyle değerlendirilmektedir. Zaten hukukçu olmaya gerek yok, düz mantıkla da bunu söylemek olanaklı.

AYM’nin verebileceği iki karar, sadece HDP için değil, genel olarak siyasi partiler için, hakkında kapatma davası açılmış siyasi partiler için, genelde AYM iki karar verebilir. Kapatır ya da hazinde yardımından yoksun bırakır. Her ikisi de mümkün, her iki cezada verilebilir.

HDP’ye yapılacak yardımın bloke edilmesi demek, sanki böyle bir karar çıkabilir anlamına da gelebiliyor, öyle yorumlanıyor, ben de öyle yorumluyorum. Yani böyle bir yorum HDP kapatılmayacaktır ama hazinde yardımından yoksun bırakılacaktır şeklinde de düşünülebilir. Ama her ne olursa olsun, olası bir karara göre önceden tedbir almak önceden işaret vermek, yani ihsası-rey denilen bir yaklaşım sergilemek anlamına gelecektir, bu da doğru değil” dedi.

 

Ali Babacan Kürt, CHP’li Danışmanın “Özerklik” çıkışı…

Son günlerde DEVA Partisi Lideri Ali Babacan’ın Kürt sorunuyla ilgili çıkışları Kürt seçmenden beklenilenin üstünde ilgi görürken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çiçeği burnunda yeni danışmanı Nuşirevan Elçi’nin “özerklik” çıkışıyla ilgili soruma Karayalçın şu tespitleri yaptı:

Karayalçın; “CHP Kürt sorununu önemsiyor,  CHP, yurttaşlarımızın etnik ve inanç kimliklerini onurla taşıyabileceklerini söyleyen bir partidir. SHP-CHP çizgisinde Kürt sorununun çözümü için arayışlar olmuştur. En son CHP Kürt sorununun çözümünde bir yöntem önerisi geliştirmiştir.

Çözüm şöyle olsun demiyor CHP, çözüm her ne olacaksa o çözüm için nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bunun üçayağı var:

Birincisi: Gerçeklikler ya da hakikatler komisyonunun kurulması, köy yakmalarından faili meçhullere kadar, ya da Diyarbakır cezaevinde yaşananlara kadar, ya da başka yerler… Bunların ortaya koymasını öngören bir komisyonun çalışması gerek.

İkincisi: TBMM’de temsil edilen partilerin bu amaçla Kürt sorununu nasıl çözeriz? Sorusunu yanıtlamak amacıyla bir araya gelmelerini ve bir çalışma yapmalarını öngörüyor.

Üçüncüsü: Aynı soruyu Meclis dışındaki bütün sivil toplum örgütleri tartışmalıdır diyor. Bu bir yöntem önerisidir. Ben bunun doğru bir öneri olduğunu düşünüyorum.

Bu yöntem kullanılarak yapılan çalışmanın sonunda önümüze ne çıkacaktır, onu kestiremem, ama bu, bu toprakların insanları olan Türklerin, Kürtlerin, değişik etnik kimlik taşıyan yurttaşlarımızın bir araya gelerek yapacakları bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkacaktır. Bunun içinde hiç kuşkusuz anadilde eğitim konusu da tartışılacaktır. Bu tür çalışmalardan yurttaşlarımızın duyarlılıklarının da dikkate alınması gerekir.

Kimisinin güvenlik endişesi var, kimisinin parçalanma endişesi var, korkusu var, kimisinin kültürünün asimile edilmesi kaygısı var, bunların hepsi de geçerlidir, hepsi de değerlendirmelidir.

Bence bu çalışma tamamlanmadan Kürt sorununun çözümü için bir takım fikirlerin, bir takım önerilerin, seslendirilmesi, tabi bu öneriyi dile getirenlerin asla işine karışmak istemem ama bence çok doğru değil. Bunları tek tek değerlendirmek doğru değil. Bunların tümü bu süreç içinde bu yönteme dayalı olarak işletilecek süreç içinde ele alınmalıdır. Orada değerlendirmelidir.

Bence burada olmazsa olmazımız, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısı korunarak bu çalışmalar yapılmalıdır. Kırmızıçizgimizdir demek istemem ama korumamız gereken değerlerdir. Üniter devlet ve Cumhuriyetimizin temel değerleriyle ilgili Anayasa yer alan kavramlar, korunmalıdır. Değiştirmemesi gereken, değiştirilmesi dahi teklif edilmeyecek maddeler zarar görmemelidir” dedi.

Buna “Türklük” tanımı dâhil mi? 

Karayalçın cevabı: “Anayasanın değiştirilmemesi gereken maddeleri o galiba Anayasanın üçüncü maddesinde yer alıyor, o madde değiştirilmemelidir. Burada bir tartışmayı doğru bulmuyorum ama 66’ınc maddesindeki formalisyona göre değerlendirilmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik yapısı, sosyal hukuk yapısı, Üniter yapısı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dilinin Türkçe olması, Başkentin Ankara olması, bu korunması gereken maddelerdir. Bunun dışında da her şeyi konuşmalıyız. Ama böyle bir süreçle böyle bir ortamda bunları konuşabilmeliyiz.

Yani Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına giriyoruz, çözemediğimiz, birinci yüzyılda ne kadar sorunumuz varsa bunu bu yüzyılda mutlaka ve hemen çözmeliyiz. Hemen bunu çözmek için çalışmalara girişmeliyiz. Ben bir noktaya geleceğimizi, bizim ayrılmazlığımız gerçeğinden, parçalanamazlığımız gerçeğinden, kardeşliğimiz gerçekliğinden hareketle bir çözüm noktasına varacağımıza içtenlikle inanıyorum.

Kürt meselesinin çözümünde partiler ve iktidarlar samimi mi?

Şimdi şöyle; yurttaşlarımızın bir kısmı diyor ki, Kürt sorunu diye bir sorun yoktur.  Herkes eşittir, herkesin eşit olduğu görülmüştür. Türkiye’de Kürt Cumhurbaşkanı da olmuştur, Kürt Başbakan da olmuştur. Çok bakanları da olmuştur. Böyle bir sorun yapay bir sorundur.

Yurttaşlarımızın başka bir bölümü de diyor ki; ya benim bir derdim var, benim sorunum var, ben de diyorum ki, ya böyle bir sorunumuz yok diyenle de, böyle bir sorunumuz var diyenle de bir araya gelip çalışmalıyız. Tartışmalıyız. Yok canım, ne sorunu Allah aşkına diyemezsin, dememelisin.

Ya ben çekip gidiyorum, ben kendi topraklarımı buradan ayırıyorum da, dememelisin, biz kardeşiz ve birlikte yaşamaya mâhkumuz. Birlikte yaşamalıyız. Bu coğrafya başka şekilde tutunamayız. Bunları yaşamış birisi olarak söylüyorum. Dolaysıyla diyorum ki konuşmalıyız, çalışmalıyız, sonuca varacağımıza inanıyorum” dedi.

Sayın Başkanım; kırk yıl da neden bu sorun çözülmedi?

“Çünkü hiç konuşmadık ki… Hiç çalışılmadı. Demirel Kürt realitesini tanıyorum dedi, gereği yapılmadı. Ak Parti çözüm sürecini başlattı, saygıyla karşıladım. Çok sayıda yanlışlarla doldu. Bizim CHP’nin önerisinin doğru olduğunu düşünüyorum. AKP’nin kapalıydı. Türkiye’nin güçleri konuşmuyordu” dedi.

Sorularıma içtenlikle yanıt veren, değerli zamanlarını ayıran Sayın Murat Karayalçın’a bir kez daha teşekkür ederken, millet olarak bir gün konuşabilmeyi umut ve hayal ediyorum…

 

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.